Müzakere süreci tıkandı, kamu işçisi grev kararlarını art arda açıklıyor.
Yaklaşık 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmesi Çerçeve Protokolü görüşmeleri, siyasi iktidarın yedi ayı aşkın süredir devam eden oyalama taktikleri neticesinde bir aldatmacaya dönüştü ve tıkanma noktasına geldi. Hükümet, başlangıçta gerçek enflasyon karşısında hiçbir anlam ifade etmeyen yüzde 16, ardından yüzde 17 gibi zam teklifleriyle zaman kazanma yoluna gitti. Son olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın kamuoyu önünde telaffuz ettiği ilk altı ay için yüzde 24, ikinci altı ay ve sonraki dönemler için gerçekleşen enflasyon kadar zam teklifi, beklentileri geçici olarak yükseltti. Ne var ki bu sözler, emekçiye umut aşılayan bir oyunun parçası olmaktan öteye geçemedi; hükümet yalnızca birkaç gün içinde kendi vaadini çiğneyerek masaya yüzde 11 artı enflasyon farkı gibi kabul edilemez bir sefalet teklifini dayattı.
Siyasi iktidarın aylardır oyaladığı kamu işçisinin alın terini hiçe sayarak sergilediği bu tutum, bardağı taşıran son damla oldu. Bunun üzerine, TÜRK-İŞ çatısı altındaki sendikalar, haklı ve meşru bir kararlılıkla grev bayrağını açtı. Masada iradesi ve emeği yok sayılan kamu işçisi, bu dayatmaya karşı üretimden gelen gücüyle harekete geçmeye hazırlanıyor. 2 Ağustos Cuma günü Eti Maden’de başlayacak grev, işçi sınıfının kendi kaderini eline aldığının ilanı olacak.
Bu kararlılık, bir direniş dalgası halinde ülkenin dört bir yanını sarıyor. Eti Maden'den TCDD'ye, Karayolları'ndan DSİ'ye kadar birçok işyerinde ilan edilen grev kararları, saray ile sermaye ittifakına güçlü bir meydan okumadır. Emekçinin mücadele ile yükselen sesi, üretimden gelen gücüyle, bu sömürü düzeninin bekçiliğini yapan sarayın sağır duvarlarını sarsacak. TÜRK-İŞ’in 30 Temmuz Çarşamba günü greve çıkacak işçilerle birlikte yapacağını duyurduğu açıklama, büyüyen kararlılığın ve ortak mücadelenin somut bir ifadesi olacak. İktidarın duymadığı, duymak istemediği yüz binlerce emekçinin sesi, kamu kurumlarında, fabrika önlerinde, şantiyelerde, meydanlarda yankılanacak!
Artık vaatlerin tükendiği, mücadelenin sahne aldığı yerdeyiz. Siyasi iktidar, tercihini açıkça sermayeden yana kullandığında, emekçinin üretimden gelen gücüne dayanarak kendi hakkına sahip çıkması meşru bir zorunluluk haline gelir. Bu topraklarda direnişin hafızası tazedir; kamu işçisi, dün TEKEL'de yaktığı direniş ateşini bugün bütün bir ülkede yeniden harlıyor. Aynı direniş ruhuyla bir kez daha ayağa kalkıyor. Kamu işçisi lütuf beklemiyor, "takdir sizin" demiyor; emeğinin karşılığını, örgütlü gücüyle söke söke alacağını ilan ediyor. Siyasi iktidar bu iradeyi görmezden gelmeye cüret ederse, son sözü emekçiler söyleyecek: Şalter inecek, bu iş bitecek!
Emekçi Hareket Partisi olarak bu mücadelede tarafımız bellidir: Hükümetin sömürü ve sefalet dayatmasının tam karşısında, hakkı için direnen kamu işçilerinin yanındayız. Bütün gücümüzle bu direnişi büyütecek, sokaklarda ve meydanlarda kamu işçisinin yankılanan sesi olacağız.
Asılan her grev pankartı, yalnızca kamu işçileri için değil, ülkedeki tüm emekçiler için bir umut ışığıdır. İnanıyoruz ki, bu meşru direniş, sömürü düzeninin çarklarına çomak sokacak ve zafer, alın terinin hakkını arayanların olacak. Kamu işçisi kazanacak, hep birlikte kazanacağız!