ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SAYIN VEDAT IŞIKHAN’A AÇIK MEKTUP

Sayın Vedat Işıkhan, milyonlarca çalışanın, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun gerçekleştirdiği toplantılara büyük bir dikkatle odaklandığı bu günlerde, emekçilerin koşullarını aktarma sorumluluğuyla görüşlerimi sizinle paylaşmak isterim. Bugün ülkemizdeki emekçiler, yüksek enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı ve açlık sınırının altındaki asgari ücret nedeniyle ciddi bir ekonomik darboğazla karşı karşıya kaldı. Mevcut asgari ücret ile bir ailenin hatta tek başına bir emekçinin dahi temel ihtiyaçlarını karşılaması mümkün değil. Bu nedenle, 2025 yılı asgari ücret zammının belirlenmesine ilişkin Asgari Ücret Tespit Komisyonu'ndaki açıklamalarınızı dikkatle takip ediyorum.


Sayın Işıkhan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısında “Adil bir asgari ücret belirlemek için özellikle üç taraflı sosyal diyalog mekanizmasıyla hareket ediyoruz” şeklinde açıklamanız oldu. Ancak, adil bir asgari ücretin belirlenmesi, sadece tarafların görüşlerinin kurulan masada dinlenmesiyle değil, ülkenin yarısından çoğunu ifade eden asgari ücretli kesimin emeğinin hakkını alacağı bir rakamın o masada karara bağlanmasıyla mümkün olacaktır. İşveren tarafının, işçilerce kabul edilemez isteklerini bir monolog halinde dayatmasıyla sözünü ettiğiniz adil ücretin belirlenmesi söz konusu değil. 

Komisyon’da işçi sınıfını temsil eden diğer örgütler yer almıyor. TÜRK-İŞ’in zaten asgari ücret alan üyesi yok. Bir anlaşmaya varılabilmesi için rakam ortaya konup pazarlık yapılamıyor. Asgari ücretin rakamının belirlenmesi pazarlık yapılamayacak bir son ana bırakılıyor ve oldu bittiye getiriliyor. Ücrette anlaşılamaması durumunda emekçilerin geri çekilmesi ve grevler örgütleyebilmesi hakkı ve imkanı yok. Bütün bunlara bağlı olarak masada emekçilerin süreci etkileyebilmesi mümkün değil ve herşey bir görünüşten ibaret.

Sayın Işıkhan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısında “Salt ekonomik büyümeyi hedefleyen kuru stratejilerle değil; insanı, emeği, alın terini ve dayanışmayı merkeze alan bir anlayışla hareket ediyoruz” diye konuştunuz. Bu sözlerin gerçek anlamını kazanabilmesi için, masada alınacak kararların emekçilerin çıkarlarını gözetmesi zorunludur. Asgari ücret zammı belirlenirken, tüm zenginliği üreten, alın teri akıtan, göz nuru döken fakat ürettiğinden pay alamayan, yaşamını yoksulluk koşullarında sürdüren emekçinin refahı ön planda olmalıdır.

Sayın Işıkhan, asgari ücret zammını tespit etmek üzere toplandığınız masada konuşulmayan asgari ücret rakamı, sokakta ve meydanlarda konuşuluyor: Asgari ücret 50 bin TL olmalıdır. Bu tespit, ekonomik gerçeklere dayanmakta ve emekçilerin hakkını teslim etmeyi amaçlamaktadır. 2025 yılı Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) hedefleri ve ülkemizin mevcut ekonomik büyüklüğü göz önüne alındığında, bu rakam bir hayal değil, emekçilerin ürettikleri zenginlikten hak ettikleri payı almalarının gereğidir. 1970’lerde asgari ücret, kişi başına düşen GSYH’nın %81’i kadardı. Bugün ise bu oran %47’ye düşmüş durumda. Ekonomik büyümeye rağmen emeğin payının azalması, gelir dağılımındaki adaletsizliğin derinleştiğini gösteriyor. Ülke büyürken emekçilerin yaşam standartlarının da bu büyümeye ortak yükselmesi gerekir. Bu nedenle, asgari ücret için 50.000 TL altındaki her rakamı reddediyoruz.

Bu ülkenin emekçileri, ekonomik büyümeyi ve zenginliği üretenlerdir. Ancak emekçiler her geçen gün daha fazla yoksullaşıyor ve açlıkla sınanıyor. Emekçinin asgari ücreti, meydanlarda dile getirildiği gibi 50.000 TL olmalıdır; masada bu gerçeği görmezden gelmek, emekçiyi hiçe saymak anlamına gelir. O nedenle, hükümetin, emekçilerin bu çağrısını karşılıksız bırakmaması gerektiğini bir kez daha vurguluyorum.

Sayın Bakan, sizi asgari ücretin 50.000 TL’ye yükseltilmesi konusunda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Sayın Fatih Karahan, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeler yapmaya davet ediyorum.

HAKAN ÖZTÜRK 

EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ GENEL BAŞKANI 

Daha Sonra